• Cumartesi Yazıları
  • Düşler ve Erdemler

    Kılavuzu Don Quijote olanın burnu Cyrano gibi olur.

    Google
     
    Web Düşler ve Erdemler'de
    <$BloCumartesi, Nisan 08, 2006

    <$Blo


    Yaklaşık on yıl önce, çalıştığım televizyon kanalında kürtaj karşıtı kısa metraj bir film çekmiştim. Çok kısıtlı imkanlarla neredeyse sıfır bütçeyle üretilmiş bir işti. Oyunculara verecek paranın olmadığı ve çekim yapılacak yerler kanala yakın olsun diye gayret gösterdiğimiz zamanlardı. Bir dergide "yaşanmış bir olay" serlevhasıyla yayınlanmış bir yazıdan yola çıkarak kürtajla ilgili bir senaryo yazdık. Film kürtajı eleştiriyordu. Seyirci her ne kadar sizin "yapabildiklerinizi" ekranda izliyorsa da, siz kameranın arkasında çalışıyorsanız, çektiğiniz bir filmi izlerken hep "yapamadıklarınızı" görürsünüz. Ben bu filmimden hep rahatsızlık duydum bu yüzden. Kanal da rahatsızlık duymuş olacak ki aynı filmi daha sonraları başka bir ekibe, benim yazdığım senaryoya büyük oranda sadık kalarak, daha iyi bütçelerle çektirdi.

    Resimdeki küçükhanımın ailesiyle ABD'nin Dallas şehrinde tanıştık. Yetmişli yılları yaşayanlar, Dallas deyince sadece bir tek şey hatırlar: Aynı isimli dizi... Ceyar'ı kim vurdu?... Hazar Denizi ve Karadenizin çevresindeki coğrafyalarda 1930'ların sonlarında ve 40'lı yılların başlarında, Stalin'in korkunç politikaları sonucu büyük göçler, büyük trajediler yaşandı. Stalin etnik çeşitlilikten rahatsız oluyordu çünkü Hitler'in bu etnik çeşitliliği Sovyetler aleyhine kullanacağını düşünüyordu. Nitekim bir gecelik silahlı baskınlarla Sovyetlerin bu bölgesindeki etnik gruplar ülkenin dört bir yanına hatta bazıları da ülke dışına sürgün edildi. Resimdeki küçükhanımın dede ve ninesi de sürgün edilen insanlar içindeydi. Türkmenistan'da yaşadıkları evlerinden kovularak Afganistan'da yaşamaya mecbur edildiler. Afganistan'a yerleşen ailelerin çocukları oldu, kendilerine yeni meslekler edindiler ve zamanla Afgan vatandaşı oluverdiler. Ama akılları ve kalpleri kendi ülkelerindeydi. Memleket hasreti çekmedikleri bir gün bile yoktu. Türkmenistan'a dönecekleri günleri bekliyorlardı. Yıllar sonra Afgan - Sovyet savaşı patlak verdi. Afgan ordusu için savaşa gittiler. Belki savaştıkları orduda akrabaları vardı bilinmez... Sonrasında da Sovyetler dağıldı. Afgan Türkmenleri ülkelerine dönmek için fırsat kolluyorlardı ve ilk fırsatta da dönmek istediler. Küçükhanımın babası Afganistan'da doktora yaptigi halde Türkmenistan'a döndüğünde karşılaştığı şartlar yüzünden taksi şoförlüğü yaptı uzun süre. Bir yandan da geçerliliği olan ikinci bir diploma alabilmek için üniversiteye gidiyordu. Sonrasında her şeyin yoluna girmesi beklenirken işler yine karışmaya başladı. Türkmenistan hükümeti Afganistan'da yaşamış bu Türkmenleri istemedi. Sebebi bizce bilinmiyor. Afganistan'a geri gönderildiler. Hayatları birkaç kuşaktır göçebe olarak sürüyordu.

    Resimdeki küçükhanımın ailesi, dördüncü çocuklarını karanlık bir gelecekte ve göçebe olarak büyütme riskini almak istememiş olacaklar ki kürtaja karar vermişler. Tam o günlerde ise Türkiye'den yayın yapmakta olan bir uydu televizyonunda yayınlanan kürtaj karşıtı bir filmi izlemişler. Ve çocuğu dünyaya getirmeye karar verilmiş. Daha sonra ilginç bir şey olmuş ve Amerikan Hükümeti Afganistan'da yaşayan bu insanlara ABD'de oturma izni vermiş. Apar topar ABD'ye göç eden bu insanlar şimdi ABD'nin değişik bölgelerindeki hayata alışmaya çalışıyorlar. Çevrelerinde Stalin'in politikalarının kurbanı ve aynı haktan yararlanan Ahıska Türkleri de var. Türkiye'den ABD'ye değişik sebeplerle gelmiş Türklerle birlikte, yavaş yavaş bir topluluk oluşturuyorlar, aynı dili konuşuyorlar... Ama çoğunun aklında hala bir gün doğup büyüdükleri topraklara geri dönmek var... Ufaklığın babası kendi ifadesiyle "onu ulu bir günahtan kurtardığım için" bana teşekkür etti. Bilemiyorum, büyük bir olasılıkla daha zengin bütçeyle çekilmiş ikinci versiyonu izlemiş olmalılar, ama itiraz etmedim. Ben de onlara teşekkür ettim. "Mülkiyet", konu evladınız bile olsa tartışılabilecek bir konu çünkü...

    Dünyanın büyük bölümünde yaşanan trajik olaylar, göçler, bölünen aileler, yitip giden hayatlar... Film yapsanız çoğu kişinin mutlu bir haftasonunu berbat ettiğiniz için "sıkıcı" bulacağı öyküleri yaşayanlar... Hayat nedir ki? Üzerinde biraz düşünmek lazım...