<$Blo
Düşler ve Erdemler
Kılavuzu Don Quijote olanın burnu Cyrano gibi olur.
<$Blo
O guruludur, saygıyı hakeder. O'nu yaşadığı ormandan, düzlüklerden ya da ailesinin yanından uzaklaştırmak yapılacak en büyük kötülüktür. O'nu seversiniz ama sizin kurallarınızla değil, O'nu; O'nun istediği gibi uzaktan sevebilirsiniz sadece... O dokunulmazdır. Dokunmak öldürmektir, ya da ölmek. O bir sanat eseridir, O'nunla kıyaslayınca Michelangelo'nun Musa'sı ya da Da Vinci'nin Mona Lisa'sı değersiz kalır, çünkü O canlıdır. O asildir, bir tek bakışı bile yaptıklarıyla soysuzlaşanlardan kıymetlidir. Yağmurda da güzeldir, gün ışığında da... O güçlüdür, ama gücünü boş yere harcamaz. O'nun orada, Mançurya'da, Hindistan'da ya da Afrika düzlüklerinde var olduğunu bilmek bile mutluluk verir. Demir parmaklıkların ardı hiç yakışmaz ona, çünkü O her haliyle bellidir, her duruşu anlatır ki; özgürdür... O bir mesajdır, duruşu bir anlamdır, bakışı bir anlamdır. Çizgi çizgi tüyleri her zaman temizdir, O'na "vahşi" diyenleri utandıracak kadar hem de... O gören göze, anlayan akla çok şey söyler. Kürk manto ya da deri giysilerden çok daha değerli şeyler... O bu gezegenin en değerli elmaslarından biridir. Saygıyla ve sevgiyle anılır hep. Korkulur da... Ama bazı şeyler böyledir, vıcık vıcık olmaya eğilimli şeylerden olabildiğince farklıdır... O'nun hep böyle gururlu olmasını diliyoruz... Bizden uzakta da olsa, oralarda bir yerlerde... Olduğu gibi olmasını, öylece... Yaratıldığı gibi gururlu, özgür ve incinmemiş olmasını diliyoruz... Ürpertici, sevgi dolu, huşu veren bir şiir olarak kalmasını diliyoruz... Bazı "şeyler" ve "durumlar" böyledir... Dokunulmaz. Laubali olunmaz. Onlar olduğu gibi kalmalıdır. Bir tehdit haline gelse bile... İnsanoğlu'na "doğayı fethetme" arzusunu frenlemeyi hatırlatır çünkü... Zaten O fethedilemez. O'nun gururunu elinden alamazsınız. O'na kötülük yaparsanız aslında kendinize kötülük yapmış olursunuz. O'nun yegane gücü kasları değildir... O, doğa kitabının belki de namusudur... O Kaplan'dır...
<$Blo
İnsan aklının işleyiş kuralları bilim adamlarının olduğu kadar sanatçıların filozofların da ilgisini çeker. İnsanın, doğada aklını en iyi kullanan yaratık olduğunu varsaydığımıza göre, "aklı kullanma" dediğimiz şeyi de iyice çözmek hiç şüphesiz işe yarayacaktır. Aklın işleyişi ile ilgili çok kabaca ve temel olarak bir kaç yol vardır. İnsan zihninin çizdiği yollardır bunlar.
1-Tümevarım
2-Tümdengelim
3-Retrodüksiyon
gibi "rasyonel" metotlar vardır. Bu metotlar çoğaltılabilir ya da tartışılabilir ancak konudan çok sapmamak için bu kadarla yetinelim. Öte yandan; çoğu zaman, özellikle ülkemizde çok farklı metotlara da rastlıyoruz. Yukarıdaki üç metottan farklı olarak, düşünce tembelliği ya da şablonlara ve sloganlara havale etme metodu malesef son derece yaygın. Bu durumun sıkıntılarını toplumsal ve bireysel olarak çekiyoruz, korkarım ki bir süre daha çekeceğiz.
Okumayan ve düşünmeyen bir toplumuz. Eğitim alan milyonlarca genç insanımız var ama bir virüs gibi yayılan şablonlarla yaşama ve sloganlarla düşünme hastalığı bu genç nüfus da dahil olmak üzere bütün toplumumuzu yiyip bitiriyor. Her zaman eleştirdiğimiz Medya da bu noktada yapıcı bir konum edinmektense her geçen gün yeni şablonlar üretiyor ve bu şablon/sloganların dışına çıkanları afaroz ediyor. Yokluğa mahkum ediyor ya da hain/alçak sınıfına sokuveriyor. Politika, pek çoğumuzun günlük hayatında önemli bir yer işgal ediyor.
Kimbilir kaç kez tanık olmuşumdur; örneğin şehirlerarası bir yolculukta uzun süre sohbet eden iki kişi,
a-)iktidar partisi ya da muhalafet partisi
b-)futbol
c-)sağ-sol
d-)laiklik
e-)din .... gibi konulara sıra geldiğinde, bilmeden söylenenlerden bazı şablon/slogan kelimeleri yakalama gayreti içine girip karşısındakini kafasındaki hazır şablonlardan birine yerleştirir ve rahatlar. Eğer anahtar kelimeler yakalanmışsa artık karşıdaki ne söylese önemsizdir. "Birşey"ci olmaktan kurtulamaz artık o kimse... Bu, "ya hep ya hiç", siyah ya da beyaz mantığı basit ikili mantıktır. Düşünen ve yorum yapabilen bir insanda olmaması gereken bir özellik... Örneğin: İktidardaki partinin istisnasız her yaptığının yanlış ya da her yaptığının doğru olduğunu düşünen insanların ne kadar çok olduğunu düşünün. Günlük hayatınızdaki tecrübelerinize sorun. İktidardaki parti hakkında konuşurken "Hükümetin şu işleri doğru şu işleri yanlış" şeklinde konuşabilen, kendince analizler yapabilen birilerine rastladınız mı? Rastladıysanız şablon/slogan insanlarına mı yoksa bu analizcilere mi daha sık rastladığınızı düşünün. Eh, burada hemen bir not düşmek zorundayım çünkü az yukarıda verdiğim örnek beni de birilerinin şablon/slogan kafalarında mahkum etmelerini sağlayabilir. İktidardaki parti derken bugünkü iktidardaki partiyi kastetmiyoruz, efendim. Herhangi bir zamandaki, herhangi bir iktidar partisi...
Şablonlar ve sloganlar hayatınıza bir kere girdi mi, artık onların işgali altında yaşıyorsunuz. Konu futbolsa bu anlaşılabilir belki... Çünkü orada işin aslı düşünmeden taraf tutmaktır. Ama hayatın başka alanlarından kafamızdaki şablonları ve duruma hazır sloganları çıkartıp atamazsak halimiz harap olacaktır. Medyada yer alan haber ve çok kısa aralıklarla ülkemizde çıkan sansasyonel olaylara dikkatle bakınız. Sizin yerinize şablonların üretildiğini ve sizlerden bu şablonları sadece tüketmeniz (yani olduğu gibi benimsemeniz) beklendiğini göreceksiniz. Bu durumda ne hukuk kalıyor, ne politika, ne eğitim, ne de ülkenin geleceği...
Şablonsuz ve slogansız düşünebilmek bir kafa disiplini gerektiriyor. gerçek eğitim bu olsa gerek. Sorunları ancak bu şekilde eğitilmiş kafalar çözebilir. Slogan düzeyinde düşünmeye ne kadar alışmış olduğumuzu, sayısal verilerle kanıtlayacak bir şey gözüme çarptı bugünlerde... (IMDB) Internet Movie Database'i pek çok kişi bilir. Dünyanın en geniş film veritabanı olduğunu iddia eden bir web sitesidir IMDB. IMDB'de kayıtlı kullanıcılar filmleri oylarlar. Kişiler izledikleri filmlere 10 üzerinden notlar verirler. Aşağıda Hababam Sınıfı başlığında bu veritabanına girmiş filmlere verilen, 19-01-2006 itibarıyla kullanıcı oyları ile ilgili bir döküm göreceksiniz:
Hababam sinifi (1975) toplam oy: 2688
Oy Sayısı - Oran - Puan
2215 .......82.4% ....10
165 .........6.1%...... 9
61 ..........2.3% ......8
46 ..........1.7% ......7
11 ..........0.4% ......6
13 ..........0.5% ......5
8 ...........0.3% ......4
14 ..........0.5% ......3
14 ..........0.5% ......2
141 .........5.2% ......1
Hababam sinifi sinifta kaldi (1975) toplam oy: 486
Oy Sayısı - Oran - Puan
376 .........77.4% ....10
55 ..........11.3% ......9
20 ..........4.1% .......8
17 ..........3.5% .......7
4 ............0.8% ......6
3 ............0.6%.......5
2 ............0.4% ......4
2 ............0.4% ......3
1 ............0.2% ......2
6 ............1.2% ......1
Hababam sinifi uyaniyor (1976) toplam oy: 355
Oy Sayısı - Oran - Puan
276 .........77.7% ....10
31 ..........8.7% .......9
19 ..........5.4% .......8
15 ..........4.2% .......7
4 ...........1.1% .......6
1 ...........0.3% .......5
1 ...........0.3% .......4
2 ...........0.6% .......3
1 ...........0.3% ......2
5 ...........1.4% ......1
Hababam sinifi tatilde (1977) toplam oy: 293
Oy Sayısı - Oran - Puan
213 .........72.7% .....10
33 ..........11.3% ......9
22 ...........7.5% ......8
16 ............5.5% .....7
2 ..............0.7% ....6
3 ..............1.0% ....5
1 ..............0.3% ....4
1 ..............0.3% ....3
1 ..............0.3%.....2
1 ..............0.3% ....1
Hababam sinifi dokuz doguruyor (1978) toplam oy: 182
Oy Sayısı - Oran - Puan
97 ...........53.3% ....10
28 ...........15.4% .....9
22 ...........12.1% .....8
13 .............7.1% ....7
5 ...............2.7% ...6
4 ...............2.2% ...5
5 ...............2.7% ...4
2 ...............1.1% ...3
2 ...............1.1% ...2
4 ...............2.2% ...1
Hababam sinifi askerde (2005) toplam oy: 188
Oy Sayısı - Oran - Puan
37 ..........19.7% ....10
15 ...........8.0% .....9
12 ...........6.4% .....8
9 ............4.8% .....7
9 ............4.8% .....6
13 ...........6.9% .....5
10 ...........5.3% .....4
10 ...........5.3% .....3
10 ...........5.3% .....2
63 ..........33.5% ....1
Hababam sinifi merhaba (2004) toplam oy 203
Oy Sayısı - Oran - Puan
41 ..........20.2% .....10
5 .............2.5% ......9
6 .............3.0% ......8
7 .............3.4% ......7
11 ............5.4% .....6
19 ............9.4% .....5
17 ............8.4% .....4
18 ............8.9% .....3
19 ............9.4% .....2
60 ...........29.6% .....1
Bir sinema filmini değerlendirirken bile ya hep ya hiç mantığının, hain/kahraman, siyah/beyaz şablonlarının bu şekilde karşımıza çıkıyor olması oldukça ilginç ve üzücü değil mi? Bir filmi izleyip, şu,şu, şu özelliklerini çok sevdim ama bu, bu, özellikleri iyi değildi deyip 6 ya da 7 vermek aynı filme 1 ya da 10 vermekten daha zordur. Bir kafa disiplini gerektirir. Düşünce tembeli olmamayı gerektirir. "IMDB'de not verelim ülkemizin filmleri en ustlerde olsun" şeklinde bir kampanya düzenlenmesi kulağımıza hiç de saçma gelmiyor değil mi? Düşünmeden, sürü halinde kahramanlar ya da hainler üretelim, haydi! Karşılaştırılması için en fanatikçe oylanabileceğini tahmin ettiğim bir yabancı filme ait verileri de buraya aktarmak istiyorum:
Terminator 2: Judgment Day (1991) toplam oy:90030 .
Oy Sayısı - Oran - Puan
22443 .......24.9% ....10
20270 .......22.5% .....9
22661 ........25.2% ....8
12809 ........14.2% ....7
5647 ...........6.3% ....6
2586 ...........2.9% ....5
1165 ...........1.3% ....4
743 ............0.8% ....3
539 ............0.6% ....2
1167 ...........1.3% ....1
7, 8, 9 notu veren oyların yüzdelerinin büyüklüğüne dikkatinizi çekmek isterim. Düşünmeden "10" çeken fanatikleri frenleyecek kadar büyük bir oran olduğunu görmek için bilim adamı olmaya gerek yok sanırım.
Neden bu haldeyiz, neden demokrasiyi yeterince özümseyemiyoruz gibi ülkemizin bugünü ile ilgili çok çok önemli sorunların sebepleri burada yatıyor olabilir mi acaba? Yazıyı bir sloganla bitirsek nasıl olur şimdi?
"Sloganlara hayır! Şablonlara ölüm! Kahrolsun ikili mantık!"
(Lütfen parodi/ironi olarak kabul ediniz)