<$Blo
Aslında araba kullanmaktan nefret ettiğimi açıkça belirtmeliyim. Daha doğrusu araba kullanmanın kendisinden değil de, yollar, yolu kullanan başkaları, hızlı seyreden araçlar gibi araba kullanmakla ilgili şeylerden. Çoğu ulaşım şeklinden genelde ödüm patlar. Bir yerde doğru düzgün yaşayıp nefes alıyorsam başka bir yere giderek bunların hepsini niye tehlikeye atayım? diye düşünürüm temelde. Aynı yerde kalarak ölen kişilerin sayısı kaçtır ? Başka bir yere gitmeye çalışırken ölenlerden çok daha az. Elbette en abes yol uçmaktır; olayı -hızla havaya fırlatılmak üzere yüksek oktanlı yakıt doldurulmuş ince bir alüminyum kılıfın içine bağlanmayı- son derece makul ve normal bir şeymiş gibi göstermek için katlanılan bütün o soytarılık. Güzel kokulu ıslak havlular, haşlanmış tatlılar. Plastik çatal bıçakları ve ancak baltayla parçalanabilen yuvarlak ekmekleriyle küçük yemek tepsileri. Güvenlik sisteminin işleyişinin, çıkışların nerede bulunduğunun pandomim şeklinde açıklanması: "Dördü kanatların üzerinde, ikisi uçağın arka bölümünde, ikisi de ön bölümünde." Kabin basıncının düşmesi durumunda maskeyi kendinize doğru çekip ağzınızı ve burnunuzu içine alacak şekilde yerleştirin ve normal nefes almaya devam edin. Normal nefes almak mı? Yanan madeni bir tabutun içinde on bin metre yükseklikten yere çakılırken ince plastik bir maskeden hava emmeye çalışmanın neresi normal? Sonra o canyeleği koltuğunuzun (yoksa önünüzdeki koltuğun muydu) altında bulunmaktadır ve ipi -bir dakika!- uçağı terk ettikten sonra çekin meselesi. Bir uçağın düştüğünü ve herkesin sıraya girip canyelekleriyle dışarı çıktığını duydunuz mu hiç? Asla olmaz böyle bir şey. Çıkış kapılarını bulmak sorun olmaz herhalde, zaten önüne çığlık çığlığa insanlar yığılmış olur. İnsanlar (çoğu kez kaldırmayı bile beceremedikleri) el bagajlarını üst bölmelere yerleştirirken bile yeterince saldırganlaşırlar. Normal, aklı başında insanlar, uçağın kalkış anonsu yapıldığında panik içinde itişmeye başlarlar; sanki uçak -sırf inadından- kendilerini terli avuçlarında biniş kartlarıyla bekleme salonunda bırakıverecekmiş gibi. İnsanlar sırada önünüze geçer, ayağınıza basar, son dakikada telefonla konuşurken sırt çantalarını suratınıza dayarlar. Yani uçak düşecek olsa, aynı insanların sakin davranacağına, koridorlarda birbirlerini ezerek öldürmeyeceklerine inanmamız mı bekleniyor gerçekten? O acil çıkış kapılarının birini açacak kadar soğukkanlı biri mi olacak ? Uçak karanlık denize kurşun gibi saplanmayacak mı ? Belki de, ama ben öğrenmek istemiyorum.(Jamal Mahjoub, Cinlerle Yolculuk, YKY, Şubat 2005, Çeviri: Roza Hakmen).
Etiketler: güvenlik talimatı, Jamal Mahjoub, psikoloji, uçak
<$BloCemal Mahcub'a pek çok konuda katıldığımı belirtmeliyim. "Bencil yolcu" konusu zaten illet bir şeydir. Bu adla bir okuma parçası vardı galiba bizim ortaokul kitaplarımızda. Yazarı da meşhur yazarlarımızdan biriydi ama adını hatırlayamadım. (ilginçtir Google, "bencil yolcu" aramasına uygun bir cevap veremiyor) Uçuşu, rabıta-i mevt eğitimi olarak görüp bu şekilde uçmak en iyisi :-). Öte yandan bu meretlerin uçabilmelerini sağduyum hala reddediyor. (üniversite yıllarında bu konuda detaylı bir ders almış olmama rağmen). Kesin başka bir numara var, bize söylemiyorlar. iki kez 747 ile uçma fırsatım oldu. O garip görünüşlü dev cisim, uçamaz arkadaş!
<$BloÜstad... Aerodinamik derslerinde uyumadığınızdan emin misiniz ?
<$BloYorum Gönder