• Cumartesi Yazıları
  • Düşler ve Erdemler

    Kılavuzu Don Quijote olanın burnu Cyrano gibi olur.

    Google
     
    Web Düşler ve Erdemler'de
    <$BloCumartesi, Kasım 11, 2006

    <$Blo


    Saç konusunu dert edecek birisi olmadığımı tanıyanlar bilir. Bunun nedeni, sadece hayatın küçük ayrıntılarını pek fazla umursamamam değil, aynı zamanda rüzgarda dalgalanan pek fazla saça sahip olmamam. Ancak birisi bana ısrarla bir şeyler satmaya çalışıyorsa fena derecede asabım bozuluyor. İyi bir tv izleyicisi değilim ama ne zaman tv'yi açsam karşıma steril giysileri ve uzay üssü gibi dekore edilmiş ortamlarında çalışan bilimadamları çıkıyor. Ellerinde genellikle deney tüpleri oluyor, bazıları mikroskopun başında oturuyor; çoğu gözlüklü ve beyaz gömlek giymiş bu insanlar anlaşılıyor ki işlerinin uzmanı, iyi eğitimli ve kendilerini insanlığın iyiliğine adamış fedakar insanlar. Bu imajlarına baktığımda bir NASA'yı tanırım bir de Saçbilim Enstitüsü'nü. Bu iki kurum insanlığın geldiği en ileri teknoloji düzeyini temsil ediyorlar ve bazı ürünleri bizim iyiliğimiz için onaylıyor ya da üretiyorlar.

    Kafayı fena halde taktığım için üşenmedim yüce bilgi kaynağı Google'a başvurdum ve gerçekten de Saçbilim Enstitüsü diye bir yerin olduğunu öğrendim. Hem de 1902'den beri. Enstitünün kuruluş tarihi 1907 olsa öfkem dinecek, sakinleşecek ve araştırmamı sona erdirecektim lakin böyle olmadı. Enstitü bir web sitesiyle kendisini tanıtmış. Trikoloji saç gelişimi ve hastalıklarını inceleyen bilim dalıymış. Enstitü varlığını şöyle açıklıyor:

    "The Institute of Trichologists is a non-profit organisation; it exists by student fees and membership subscriptions and with the support of companies in the wider hair care and pharmaceutical industries."

    Öğrencilerden aldıkları ücretlerle ayakta kalan bir bilim kuruluşu ile karşı karşıyayız. Ayrıca saç sağlığı şirketleri ve ilaç endüstrilerinden aldıkları destekler de belirtilmiş. Şurada verilen listede enstitünün onayını almış İngiltere'deki kliniklerin bir listesi var. Oldukça uzun bir liste. Anlaşılan o ki İngilizler saçlarına oldukça düşkünler.

    Geniş insan kitlelerini yönetmenin bugüne kadar bilinen en iyi yolu kitle iletişim araçlarıdır. Kitle iletişim araçları aynı zamanda geniş kitlelere bir şeyler pazarlamanın da en iyi yoludur. Bilim ve teknoloji (ki çoğunlukla bu iki kavram karıştırılır ya da daha doğru bir ifadeyle geniş kitleler bilim ve teknoloji arasında ayrım gözetmez) kitle iletişim araçları sayesinde pazarlamanın en önemli kozlarından biri haline gelmiştir. İnsanlık teknolojideki gelişmeler yüzünden şaşkındır. Toffler buna "gelecek şoku" demişti. Teknoloji hepimizin gözünü boyuyor, bu sayede ve farkında olmadan tüketim lordlarının otoritesini çok daha kolay kabulleniyoruz...

    Arşimet'in ölümü ile ilgili bir öykü anlatılır, ne derece gerçektir bilinmez: Arşimet (Archimedes MÖ 287-212) pek çok kişi tarafından bütün zamanların en büyük matematikçilerinden biri olarak kabul edilir. Sonsuz küçükler hesabından yüzyıllar önce sonsuz küçükler hesabını ilk kez düşünmüş, düzensiz-karmaşık bir yüzeyin alanını ölçme yöntemleri üzerinde çalışmıştır. Roma donanması Arşimet'in içinde olduğu kıyı kentini (Sirakuza) denizden kuşatır. Arşimet yaptığı çukur aynalarla Akdeniz güneşinden faydalanarak Roma Donanması gemilerinin yelkenlerini yakmayı başarır. Roma işgaline engel olamaz ama en azından geciktirir. Kente eninde sonunda giren Roma komutanı, bu büyük dehaya hayranlığını gösterebilmek amacıyla bulunup huzuruna getirilmesini ister. Evinin bahçesinde geometri çalışırken komutanın talebini ileten askere çalışmasını yarım bırakmak istemediği için "beklesin" der. Asker ısrar eder ve Arşimet askere bir tokat atar. Bunun üzerine hiddetlenen asker Arşimet'i öldürür... Arşimet için bilim yapma motivasyonu ölümüne sebep olmuştur.

    İşte bugün de, aynı motivasyonla çalışan bilimadamları, saçlarımızın rüzgarla dalgalanması ya da yüzümüzde daha az kırışıklık olması için ve yahut çamaşır makinelerimizin rezistanslarının kireçlenmemesi için kendilerini paralıyorlar. Yaşasın bilim!

    <$Blo2ents:

    <$BloBlogger Yureklius...

    <$BloReklamlarda gördüğümüz bilimsel çalışma örneklerinin, bilimsel literatürün önemli bir kısmını teşkil etmediği, biraz araştırmadan sonra rahatlıkla gösterilebilir sanırım.

    Diğer taraftan, bilim adamlarının ve bilimsel çalışmanın saygınlığını reklam amaçlı kullanma düşüncesinden dolayı reklam yazarlarını (ve hatta yönetmenleri!) sorgulamamızın daha doğru olacağı kanaatindeyim.

    <$Blo15/11/06 15:19 <$Blo 
    <$BloBlogger Don Quijote...

    <$BloEhm, bilim karşıtı bir söylev çekmeye hazırlandığımı düşünmeyin. Ne var ki bugün "bilim" dediğimizde anlaşılan şeyin gerçekte var olan "bilim" olmadığı da ortada. Bu fikirle ilgili çok değişik okumalar da yapılabilir. Medyanın gazladığı "bilim" imajı ise bizi kitleler halinda "tırsak" kılmaya yarıyor. Bilim bugün, Arşimed'in bilimi değil. Bugün üniversitelerin domine ettiği kurumsal bir "bilim" var. Bilim yapmanın tek yolu bu kurumların onayını almaktan geçiyor. İyi yanları olduğu açık ama kötü ve Arşimed'in bilimnden uzaklaştıran tarafları da olduğu açık. Bir elit sınıf, kendisi dışındaki oluşumları reddediyor. Tabi burada hızlı bir özet olarak geçiyorum ama popüler medya bundan çok hoşnut. Bilimin bir sopa olarak kullanıldığını düşünüyorum. Sizler gibi gerçek bilimadamları alınganlık yapmasınlar. İnsanlığın yararına bilim yapanlar da var, sayenizde biliyorum. Efem. "Bilimin aydınlık ışığı yolumuzu aydınlatsın, kurtarıcımız bilim, ey bilim sen yegane dostumuzsun, bilimadamları onayladı, uyku teknolojisinde son nokta" filan şeklinde sloganlar duydukça "ne oluyoruz" diyorum da...

    <$Blo16/11/06 10:39 <$Blo 

    <$BloYorum Gönder