<$Blo
Oscar adayları önceki gün açıklandı. Steven Spielberg'in 'Münih'i, Ang Lee'nin 'Brokeback Dağı', George Clooney'in 'İyi Geceler, İyi Şanslar'ı, Paul Haggis'in 'Crash'i ve Bennett Miller'ın 'Capote'si, bu yılın en iyi film Oscar'ına aday gösterilen yapımlar oldu. Bu beş isim en iyi yönetmen Oscar'ı için de birbiriyle yarışacak. Ama bu beş filmin ve yönetmenin tek ortak noktası, Oscar'da aynı dallarda birbirleriyle yarışacak olmaları değil. Onlar ayrıca ırkçılık, terör, eşcinsellik, hükümet politikaları ve gazetecilikte etik anlayışı gibi 'ağır' konularıyla bu yılın en kışkırtıcı filmlerini yaptılar. Newsweek dergisi bu beş yönetmeni Oscar adayları açıklanmadan önce (tesadüfün böylesi!) yuvarlak masa etrafında bir araya getirmiş ve onlarla filmleri, tutkuları, korkuları ve politika üzerine konuşmuş.
Bu yılki filmleriniz ırkçılık, terör, eşcinsel aşk, hükümetin gözdağı vermesi ve gazetecilik etiğiyle uğraşıyor. Sanki 70'lere dönmüş gibiyiz. George Clooney: Bize kızan insanlar topluma liderlik ettiğimizi, onu dürttüğümüzü söylemekten hoşlanıyor ama genelde biz onu yansıtıyoruz. Filmlerdeki meselelere bakarsanız göreceksiniz ki bunlar zaten iki yıldır hakkında konuştuğumuz meseleler. Ang Lee: Bu projelerin hepsinin mücadeleleri oldu. 'Brokeback Dağı'nı çekmek sekiz yılı aldı. Steven Spielberg: 'Münih'i çekmek de altı. Lee: Çekmeyi planlamış ama çekmemişiz gibi görünüyor. Clooney: Stüdyolar bize, 'Hadi çekin bunu' demiyor zaten. Hatta stüdyolar sizin bu tarz filmler çekmenizi istemiyor. Spielberg: Söz konusu filmlerin benimki hariç hiçbiri geleneksel stüdyo sisteminin bir parçası değil. Hepsi bağımsız. Clooney: Ama hâlâ filmleri dağıtacak stüdyoya ihtiyaç duyuyorsun. Yani stüdyolara saldırmıyorum. Bu yıl bazı şanslar yakaladıklarını düşünüyorum. Küçük bütçeli bir filmi bile dağıtmak çok pahalıya mal oluyor. Bennett, senin filmin ne kadara maloldu? Bennett Miller: 7 milyon dolar. Clooney: Dağıtımı muhtemelen 20 milyon doları bulmuştur. Miller: Yok, o kadar değil. 10 milyon dolar olması lazım. Clooney: Ama şimdi reklamlarla (Oscar kampanyası), artacağını düşünüyorum. Paul Haggis: O reklamların ne kadar etkisi var merak ediyorum. Stüdyolar reklamınız yoksa insanların sizin artık yarışta olmadığınızı düşünmesinden korkuyor. Spielberg: İzleyici çok akıllı. Clooney: İzleyicinin bazen filmin nasıl bir şey olduğunu açıklayan eleştirilere ihtiyacı var. Lee: Ön gösterim sadece arkadaşlara ve aileye yapılamaz mı? Haggis: Hayır, çünkü sana yalan söylerler. Clooney: Söylerler. Ben söylerdim. (Miller'a dönüp) Yalan söyledim, adamım. Filmleriniz ayrıca güçlü tepkileri kışkırtmaya, harekete geçirmeye niyetli. Haggis: Bir yönetmene yapabileceğiniz en kötü şey filminden çıktıktan sonra gidip 'Hoş filmdi' demek. Ama eğer insanların filmden çıktıktan sonra yolda yürürken film üzerine tartışabilmesine neden oluyorsan... George, senin filminden çıkışımı hatırlıyorum... Miller: Ortasından! Clooney: Saçı hakkında yaptığım yoruma dönmek istiyor. Haggis: 'İyi Geceler, İyi Şanslar'ı izledikten sonra arkadaşlarınla kahve içip filmi tartışmak istiyorsun. Bu filmlerin hepsi önemli sorular soruyor. Spielberg: Sanırım yönetmenler Bush'un ikinci kez başkan seçilmesinden sonra daha çok inisiyatifi ele alır oldu. Herkes bağımsızlığını ilan etmeye, inandığı şeyleri ifade etmeye çalışıyor. Bizi gerçekten temsil eden biri yok. O zaman Bush sinema için iyi oldu diyebiliriz. Spielberg: Sadece Bush diyemem. Yeni muhafazakâr hareket. 'Münih'e yönelik politik tepkilerin bu kadar hararetli olacağını beklemiş miydin? Spielberg: Sağın bizi topa tutacağını biliyordum. Ama soldan gelen daha küçük ama daha az acılı olmayan tepkiler beni şaşırttı. Hepiniz filmlerinizin her sahnesini ayrı ayrı elle çiziyorsunuz değil mi? Ang: Ben yapmıyorum. Spielberg: 'Kaplan ve Ejderha'da da mı yapmadın? Lee: Hayır, yapmadım. Clooney: Vay be! Haggis: Tanrım! Yönetmenler böyle bir araya gelince storyboard gibi şeyler hakkında konuşur mu? Spielberg: Akira Kurosawa ile ilk buluşmamızda bir restorana gitmiştik. Oturduğumuzda saat akşamın sekiziydi. Restoranı ertesi sabah yedide terk ettik! İnanılmazdı. Orada oturmuş Akira'nın bana nasıl büyük bir sanatçı olunur, bunu anlatmasını bekliyordum. Ancak o bana, 'Yedi Samuray' filminde yağmurun öyle gözükebilmesi için kaç tane ark ışığı kullandığını anlatıyordu. Miller: Burada sabahın yedisine kadar oturacağız. (Gülüyor) Steven, 'Üçüncü Türden Yakınlaşmalar'daki kontrol odası sahnesini nasıl yaptın? Hava trafiğini denetleyiciyileri gerçek miydi? Spielberg: Hepsi. Eğer bu tarz teknik konuşmaları kıvırabilen oyuncular bilseydim onlarla çalışırdım. Ama o zamanlar 'Acil Servis' gibi, oyuncularının sizi günün birinde restoranda boğulurken hayatınızı kurtarabileceklerine ikna ettiği diziler yayımlanmıyordu. Bu yıl çektiğiniz filmler izleyiciyi ağlattı. Peki siz filmlerde kolayca ağlar mısınız? Clooney: 'Batman ve Robin'in galasında ağlamıştım. (Gülüyor) Bir hafta boyunca ağladım. Miller: İnsanlar iyi bir şey yaptığında ağlarım. Mesela 'Schindler'in Listesi'nin sonunda, kurtulanların ona yüzük verdiği sahnede. Bu tarz şeyler beni ağlatır. Lee: Benim için gittikçe zorlaşıyor. Çocukken filmlerde çok zor ağlardım. Şimdi bazen film çok iyiyse ağlıyorum. Haggis: 'Tiffany'de Kahvaltı'da ağlamıştım. Clooney: Ben de 'Lassie Come Home'da ağlamıştım. Lee: Tüm zamanların en çok ağlatan filmi hangisi? Spielberg: 'Bambi'. Küçükken gecenin bir vakti uyanıp yataktan kalkar ve ailemin hâlâ hayatta olup olmadığına bakardım. Lee: 'Bisiklet Hırsızları.' Hâlâ da ağlarım. (Kültür Sanat) Clooney: En çok Lumet'den etkilendim Yönetmen olmanızda etkili olan belli bir film var mı? Miller: Sessiz filmler. Nicolas Roeg'un 'Walkabout'u, bana film çekebileceğimi düşündüren ilk filmdir. O zaman 15 yaşındaydım. Clooney: 'Fail-Safe'i televizyonda izlediğimi hatırlıyorum. Üç gece sonra da 'Dr. Strangelove'u... Beni acayip korkutmuş ve güldürmüştü. Tek bir filmin, yönetmenin ismini vermek zor. Beni etkileyen yönetmenler mesela...Lumet. Pakula. (Spielberg'e dönerek) Sen. Spielberg: Çocukken 8 mm. filmler çekiyordum. Ama 'Arabistanlı Lawrence'ı izleyince bunun artık benim için bir hobi olmaktan çıktığını anlamıştım. Haggis: Sinemayı sevmemi sağlayan o kadar çok film var ki... Ama beni gerçekten derinden etkileyen 'Z' ve 'State of Siege' gibi Costa Gavras filmleri olmuştur. Ang, seni hangi filmler etkiledi? Lee: Her zaman yönetmen olmak istedim. Ama ilk filmimi yapana kadar bunu bir sır olarak tuttum. Spielberg: Hiç itiraf etmedin mi? Lee: Hayır, çekiniyordum. Baban onaylamadığı için mi? Lee: Evet. Ayrıca geldiğim toplum yüzünden. Spielberg: Baban senin için ne dilerdi peki? Lee: Daha pratik bir şeyler. Yani film çekmek, benim için bastırılmış bir zevkti. Aklımda her zaman sahneler vardı, ama 'The Virgin Spring' benim için epifaniydi (vahiy). O filmden sonra uzun bir süre kıpırdayamıyorsunuz. Hayatı artık daha farklı göreceğinizi hissediyorsunuz. Ticari açıdan başarısız olursa, eleştirmenler beğenmezse filmle ilgili hisleriniz değişir mi? Lee: Hayır. Spielberg: Asla. Miller: 'Capote'yi bittikten sonra başkalarına göstermeden önce son bir kez izledim ve kendi kendime, "Ne olursa olsun bu tecrübeyle ilgili hissettiğim şey bu. Ne olursa olsun daha iyi ya da daha kötü olmayacak." dedim. Spielberg: Burada oturup sizi dinlemekten büyük zevk aldım çünkü üçünüze (Miller, Haggis ve Clooney) gıpta ediyorum. İlk başarımı kutlayışımı, o zaman hissettiklerimi hatırlıyorum. Herkes o kadar umutlu ki şimdi çünkü siz üretimi devam ettiriyorsunuz. Clooney: O, hayır. Bitti. (Gülüyor) Evet, süremiz doldu. Hepinize teşekkürler. Spielberg: Teşekkürler. Şimdi tüm o kayıt cihazlarını alacağım!
kaynak: Radikal
<$BloBu 5 yonetmenin yilin en kiskirtici filmlerini yaptiklari koca bir sacmalik. Zor bir konuyu islemek ve hali hazirda uzerinde uzlasilmis 'politically correct' cevaplari gostermek is degil, kolaysa Cache'de oldugu gibi gercekten rahatsiz edici, icimizdeki irkciyi afise eden filmler yapsinlar ve onlar aday olsun Oscar'a.
<$BloYorum Gönder